**DALKAVUK ve SOYTARI**
“Şaklaban -maskara”
Bu sözcükleri yan yana getirmek, belki ilginç gelebilir. Hangi anlama geldiğini bilmem anlatmaya gerek var mı? Çünkü ne ifade ettiğini çok iyi biliriz. Dalkavuk ve soytarının işlevlerini irdeleyip, neler yaptıklarını masaya yatırmak gerekir kanısındayım.
Dalkavuk (yalaka): Kişiliği ayaklar altına alınıp aşağılansa bile, dalkavukluktan vaz geçmeyen varlıktır.
Bu tipler; zeka düzeyi düşük, konuştuklarını ölçmekten yoksun, kullanılmaya uygun, eğilen ve hiç dik durmamış yaratıklardan seçilir. Tabii olduğuna yaranıp bir makama gelmek, ve işlediği suçları saklamak için herkese saldırmayı görev bilir. Yani bu şaklabanlar padişah sarayında bulunanlara hiç benzemez. Saray dalkavukları yalnız padişaha yalakalık yaparlardı. Yeni yağdanlıklar çıkar sağlayacakları her güçlüyü överler. Bulundukları koltukları korumak için dalkavukluğu meslek edinmişlerdir.
Soytarı; yetenek ve becerisini, zekasını kullanarak, eğlendirme işlevini iğneleyerek yapar. İğneleme işlevini o kadar yaratıcılıkla yapar ki kıvrak zekası olmayanlar hemen anlayamaz. Yanına çağırıp ne demek istediğini sorar. Soytarı eğilip bükülmez, çıkar beklemez, söyleyeceklerini dolaylı yoldan anlatıp karşılığını almaya çalışır. Ama soytarı da dik duramaz, zaten dik duranlar soytarı olamaz. Dalkavuk ve soytarı yalnız saray yönetimlerinde iş bulur.
Demokrasinin, özgürlüğün, açıklığın, özgür düşünen beyinlerin olduğu, bilim etkinliği ile yaşandığı toplumlarda, dalkavuk ve soytarıya gerek var mı?
Söylenmesi gerekeni dolaylı olarak değil, açık olarak söylemek, korkmadan açıklamak demokrasi yaşamının olmazsa olmazıdır. Dik durarak düşüncelerini ortaya koymak insanlığın geldiği bir aşamadır. Bundan geriye gitmeye çalışmak, dalkavuğun yağlamasıyla ya da soytarının iğnelemesiyle olası değildir. Sahte dalkavuk ta, soytarı da sahtekarlıkta yetişir.
Mustafa DAĞTEPE 27. 05. 2021 MERSİN